29 Ağustos 2023 Salı

Faiz Döviz İlişkisi

Faiz ve döviz arasındaki bağlantı, ekonomik sistemlerin temel unsurlarından biridir. Faiz oranları, ülke ekonomisindeki para arzını etkileyen en önemli faktörlerden biridir ve bu nedenle döviz kurlarını da doğrudan etkiler. Faiz oranlarındaki artış, para arzının azalmasına ve dolayısıyla döviz kurlarının yükselmesine neden olabilir. Benzer şekilde, faiz oranlarının düşmesi, para arzının artmasına ve döviz kurlarının düşmesine neden olabilir.

Döviz kurları, ülkeler arasındaki ticaretin ve yatırımın önemli bir göstergesidir. Bir ülkenin para biriminin değeri, diğer ülkelerle olan ticaret hacmi ve yatırım akışlarına göre belirlenir. Faiz oranlarındaki değişiklikler, yatırımcıların para birimlerine olan taleplerini değiştirebilir ve bu da döviz kurlarının dalgalanmasına neden olabilir.

Faiz ve döviz arasındaki bağlantı, ekonomik politikaların belirlenmesinde de önemli bir rol oynar. Bir ülke, faiz oranlarını artırarak para arzını azaltabilir ve döviz kurlarını yükseltebilir. Bu politika, ithalatı azaltmak ve ihracatı artırmak için kullanılabilir. Ancak, yüksek faiz oranları aynı zamanda ekonomik büyümeyi de olumsuz etkileyebilir.

Sonuç olarak, faiz ve döviz arasındaki bağlantı, ekonomik sistemlerin karmaşıklığını yansıtan önemli bir konudur. Faiz oranlarının döviz kurları üzerindeki etkisi, ülkeler arasındaki ticaret ve yatırım akışlarını belirleyen faktörlerden biridir. Ekonomik politikaların belirlenmesinde de rol oynayan bu bağlantı, ekonomistlerin ve politika yapıcıların dikkatle takip ettiği bir konudur.

27 Ağustos 2023 Pazar

Kısaca Cengiz Han


 Cengiz Han, tarihin en önemli liderlerinden biridir. Toprak genişliği, ülke yönetimi, dostları ve düşmanları hakkında detaylı bir inceleme, onun liderliği hakkında daha iyi bir anlayış sağlayabilir.

Cengiz Han'ın toprak genişliği, onun liderliğinin en önemli özelliklerinden biridir. Kendisi, Moğol İmparatorluğu'nu kurarak, dünya tarihindeki en büyük imparatorluklardan birini yaratmıştır. Cengiz Han'ın liderliği, askeri stratejileri ve diplomatik yetenekleri sayesinde, imparatorluğun hızla genişlemesini sağlamıştır. Moğol İmparatorluğu'nun toprakları, günümüzde Çin, Orta Asya, Rusya ve Doğu Avrupa'nın bir kısmını kapsamaktadır.

Cengiz Han'ın yönetim anlayışında kadının yeri de önemli bir konudur. Moğol kültüründe kadınlar, erkeklerle eşit haklara sahiptirler. Cengiz Han da bu anlayışı benimsemiş ve kadınların yönetimde aktif rol almalarına izin vermiştir. Özellikle Cengiz Han'ın eşi Börte ve kızı Alaca, imparatorluğun yönetiminde önemli roller üstlenmişlerdir.

Cengiz Han'ın dostları ve düşmanları da liderliği hakkında önemli ipuçları vermektedir. Cengiz Han, sadık ve güvenilir dostlara sahip olmayı önemsemiştir. Özellikle Subutai gibi askeri dehalar, onun en yakın arkadaşları arasındaydı. Ancak Cengiz Han, düşmanlarına karşı da acımasız bir liderdi. Kendisi, savaşta esir alınan düşman askerlerini öldürmek yerine, onları kendi ordusuna katmayı tercih etmiştir. Ancak isyan eden ya da teslim olmayan düşmanlarla ilgili olarak çok sert cezalar uygulamıştır.

Sonuç olarak, Cengiz Han'ın liderliği, tarihin en etkileyici liderlik örneklerinden biridir. Toprak genişliği, yönetim anlayışı, kadınların rolü, dostları ve düşmanları gibi konular, onun liderliği hakkında daha iyi bir anlayış sağlamaktadır. Cengiz Han'ın liderlik özellikleri, bugün bile örnek alınabilecek niteliktedir.

Kısaca Malcolm X

"İnsan iyi nişan almalı. Kuklayı değil Kuklacıyı vurmalı"

Malcolm X, Amerikan tarihinin en önemli siyah liderlerinden biridir. Kendisi, siyahların hakları için mücadele eden ve ırkçılıkla mücadele eden bir aktivist olarak bilinir. Malcolm X'in düşünceleri ve değişimi, Amerika'nın siyah tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Malcolm X, 1925 yılında Nebraska'da doğdu. Babası, siyahların hakları için mücadele eden bir vaizdi. Ancak Malcolm X, çocukluğunda ırkçılığa maruz kaldı ve bu nedenle okuldan atıldı. Sonrasında suç dünyasına girdi ve hapse girdi.

Hapishanede geçirdiği zaman, Malcolm X'in düşünceleri değişmeye başladı. Kendisi, siyahların hakları için mücadele etmek gerektiğine inanıyordu. Bu düşünceleri, İslam diniyle tanışmasıyla daha da güçlendi.

Malcolm X, İslam dinine geçtikten sonra, siyahların hakları için mücadele etmek için yeni bir yola girdi. Kendisi, siyahların beyazlardan ayrı yaşaması gerektiğine inanıyordu. Bu düşüncesi, "siyah ayrılıkçılığı" olarak bilinir.

Ancak Malcolm X'in düşünceleri zamanla değişmeye başladı. Kendisi, Mekke'ye yaptığı hac ziyareti sırasında farklı kültürlerle tanıştı ve bu deneyim onun düşüncelerini değiştirdi. Artık siyahların beyazlarla bir arada yaşaması gerektiğine inanıyordu.

"Herkes çıkıp bir kadın bulabilir ama herkes o kadına bakamaz. Buna sorumluluk deniliyor..."


Malcolm X'in bu değişimi, onun ölümünden sonra da etkisini sürdürdü. Kendisi, siyahların hakları için mücadele eden bir lider olarak anılır ve düşünceleri hala tartışılmaktadır.

"Herkes isyanımı soruyor, Kimse isyan ettirene neden zalimsin demiyor..."


Malcolm X'in düşünceleri ve değişimi, Amerikan tarihi için önemli bir dönüm noktasıdır. Kendisi, siyahların hakları için mücadele eden bir lider olarak anılacak ve düşünceleri hala tartışılmaya devam edecektir.

"Şiddet kullanmamak iyidir. İşe yaradığı sürece..."

"Bize şiddet uygulamayanlara şiddet uygulamayız..."

"Ben bir ırkçı değilim, Her türlü ırkçılığa karşıyım."

 

 

Toplum Gelişimi ve Ulaşması Gereken Durum Hakkında Değerlendirme



Toplum yapısı, insanların bir arada yaşadığı ve birbirleriyle etkileşim halinde olduğu bir sistemdir. Bu sistem, zaman içinde değişime uğramaktadır ve mevcut hali ile olması gereken hali arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, toplumun gelişim sürecindeki riskleri de beraberinde getirmektedir.

Toplum yapısının mevcut hali, modern dünya ile birlikte teknolojinin gelişmesi ve küreselleşmenin etkisiyle değişime uğramıştır. Bireyselleşme ve tüketim kültürü, toplumun temel özelliklerinden olan dayanışma ve yardımlaşma gibi değerleri zayıflatmıştır. Ayrıca, ekonomik ve siyasi faktörler de toplum yapısını etkilemektedir.

Olması gereken toplum yapısı ise, insanların birbirleriyle uyumlu ve adil bir şekilde yaşadığı bir sistemdir. Bu sistemde, insanların temel hakları korunur ve herkes eşit şekilde fırsatlara sahip olur. Toplumda dayanışma ve yardımlaşma gibi değerler ön plandadır ve insanlar birbirleriyle iş birliği yaparlar.

Ancak, toplumun gelişim sürecindeki riskler bu ideal yapıya ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Özellikle ekonomik krizler, siyasi istikrarsızlık, doğal afetler gibi faktörler toplumda ciddi sarsıntılara neden olabilmektedir.

Sosyoloji alanında bu konuda pek çok düşünür çalışmalar yapmıştır. Özellikle Max Weber, toplum yapısının gelişim sürecindeki risklere dikkat çekmiştir. Weber'e göre, modern dünyada bireyselleşme ve tüketim kültürü gibi faktörler toplumun temel değerlerini zayıflatmaktadır. Bu durum da toplumsal eşitsizliği artırmaktadır.

Şimdiki sosyolojik durumu değerlendirdiğimizde, toplum yapısının hala ideal yapıya ulaşamadığını söyleyebiliriz. Özellikle ekonomik krizler, siyasi istikrarsızlık gibi faktörler toplumda ciddi sarsıntılara neden olmaktadır. Ayrıca, teknolojinin gelişmesi ve küreselleşmenin etkisiyle birlikte bireyselleşme ve tüketim kültürü gibi faktörler toplumun temel değerlerini zayıflatmaktadır.

Ancak, toplumda dayanışma ve yardımlaşma gibi değerler hala varlığını korumaktadır. İnsanlar birbirleriyle iş birliği yaparak toplumsal sorunlara çözüm bulmaya çalışmaktadır. Ayrıca, sivil toplum kuruluşları da toplumsal sorunlara dikkat çekerek çözüm önerileri sunmaktadır.

Sonuç olarak, toplum yapısının mevcut hali ile olması gereken hali arasında farklılıklar bulunmaktadır. Toplumsal gelişim sürecindeki riskler de bu farklılıkları artırmaktadır. Ancak, insanların dayanışma ve yardımlaşma gibi değerleri hala varlığını korumaktadır ve bu değerler toplumsal sorunlara çözüm bulmak için kullanılabilir.

24 Temmuz 2019 Çarşamba

Soğancık

Bazıları soğancık taşır yanında,
başının üzerinde hatta beyin yerine küçük bir acı soğan taşıyanı da çok gördüm.

Bu nedenledir insanlardan kaçışım,
Bakıyorsunuz çok zeki gibi
bir aile fotoğrafı koyuyorsunuz çocuğunuza sarkıyor eşiniz hakkında saçma sapan yorumlar yapıyor.

Açıp bakıyorsunuz kafatasının içini...
İçler acısı
gözyaşına boğuluyorsunuz...

Acı kesilmiş bir soğan var sadece kafatası içinde...

Bu nedenledir ilk tanıştığım insanlara ailem hakkında yorum yapacak bilgi vermemem.
Bu nedenledir sosyal medya hesaplarında aile fotoğrafları paylaşmamam
Bu nedenledir insanlar tarafından eşini sevmiyor gibi saçma ithamlara maruz kalmam.
Bu nedenledir çocuğuyla anlaşamıyor sözlerini duymam
Bu nedenledir çapkınlık yapmak için bekar numarası yapmaya çalışıyor yorumlarının yapılması...

Hiç düşündünüz mü?

Kızınızın fotoğrafını koyuyorsunuz ama sapıklara açık katalog haline gelmesi canınızı sıkıyor
Eşinizle fotoğraf koyuyorsunuz eşi de açıkmış, sarılmışlar vs vs vs

Ne yapmalıyız?

Kıçıma bir şalvar
elime bir asa
sakallar göbekte
eş kara çarşafta yada evde
İslamiyet öncesi cahiliye döneminde mi yaşıyoruz?

Bu nedir ya

18 Temmuz 2019 Perşembe

Bazen... Toplum ayrıştırarak öldürür insanları...

Toplumsal cinayetler var mıdır?


Mesela en çok büyük şehirlerde mi küçük yerleşim yerlerinde mi işlenir cinayetler..


Ya da en çok kırsalda mı metropolde mi intihar eden olur?


En çok idam cezası/ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet alan suçluların yaşam alanları nerelerdir?


İdam; toplumsal bir cinayet midir intihar gibi?


En son ne zaman yeni insanlar yerine yanınızdaki insanla kahve içip hayata dair bilgiler paylaştınız?


Ne kadar anladılar sizi?


Hep çok konuştuğunuzu düşünür müsünüz? Yoksa bazen gerçekten sizi anladığını düşündüğünüz kişiyle olunca mı? Yada hiç mi konuşmazsınız? :(


Konuşacak kimse olmadığından mı? Anlayan kimse olmadığından mı?


Hep sanal mı arkadaşlıklarınız?


En son ne zaman bir fahişeye/jigoloya para verip oturup konuştunuz?


En son ne zaman bir Psikologtan randevu aldınız?


En son ne zaman aile yakınlarından birinin cenaze törenine katıldınız?


Bu yazıyı okumak size ne kazandırdı?




YORUM yazmanızı beklerim.


Saygılar

Feodal Köylü Mü? Entelektüel mi?

"Üniversitede, en çok sevdiğim hocanın odasındaydım.
Bana, “Ne olmak istiyorsun? “dedi.
“Entelektüel olmak istiyorum.” dedim.
“Senden entelektüel olmaz” dedi.
Şaşırmıştım, sonra, kırılgan bir ses tonuyla; “Dersinizi geçmeme rağmen sürekli dersiniz deyim. Okulda en çok okuyan, araştıran ve tartışmalara giren, hep benim?" dedim.


“Senden Entelektüel olmaz”dedi.
Çok kızmıştım!
"Doç. tezlerin konularını bile ben öneriyorum" dedim.


Prof. gülümseyerek geriye yaslandı. "Senden çok iyi bir araştırmacı olur. Ama entelektüel olmaz. Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde, bana bir Entelektüel gibi “Niçin olmaz?" diye sormadın, aksine alındın ve hiddetlendin.
Yazarlık bilgi işidir. Entelektüellik bilgi değil, davranış biçimidir.
Bir insanın entelektüel olması için en az 3 kuşak ailesinin okuması gerekir. Okulun önüne bak. Hepsi son model araç dolu ve hocalara ait. Her sene model yenilerler. Gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı?
Niçin bu şekilde yaşıyorlar. Çünkü o unvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ne kadar yüksek olursa olsun, ruhları feodal bir köylü. Güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar. Gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez. Entel feodal köylülere artık diploma ve unvan da yetmez.


Tıpkı paranın yetmediği gibi.

17 Temmuz 2019 Çarşamba

Sosyal Medya Akımları

Ocak 2019  yılında 10 years challange  olarak başlayan akım yerini Faceapp ile geçmişteki 10 yılı bırak gelecekteki 10 yılı sana söylüyorum uygulamasına bıraktı.


Bazı paylaşımlar beğenilip yeni yüze göre estetikler bile yapılabilir.


Açıkçası: " #10yearschallenge " kullanmadım ve bunun kullanılacak veri ortaya çıkarmaktan başka bir amacı olmadığını düşünüyordum.
Eski veriler işlenmiş ve şimdi o yaşlanma verilerine göre geleceği inşa etme yarım kalanı tamamlama olarak faceapp devreye alındığını düşünüyorum.


Data ne işe yarar?


Her işe yarar estetik, aynı tasarımda robot yapma, sesi yüzü kopyalama, suç unsuru olarak kullanma / Suç işleyecek olanları engelleme ? vb. arttırılabilir.


Peki güç kimde?


Suç işlemeye meyilli olanda mı?


Suç işleyecek olanı engellemeyi planlayanda mı?


Yarın genetik kodlarıyla oynanmış Tüp Bebek merkezleriyle kusursuz insan oluşturma arayışında herkesin beğenebileceği bir görüntü?


Tasarlanan bir robot ve yapay zeka sürecinde yaşlanma imkanı sağlanan bir insansı robot tasarımı?




Büyük veriler işlenebildiğinde Kara Delik bile çok net görüntülenebilmişken, Milyarlarca yüz birleştirildiğini düşünün?


Yarın DNA yapısına göre ayrıştırılan insanları?

8 Ekim 2018 Pazartesi

Dinlemeye Değer Şeyler İçin Vakit Harcayın...


Bir gün bir adam Sokrates’e:
“Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” der.

Sokrates adama;
“Bir dakika bekle” der:
"Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna üçlü filtre testi deniyor.

Birinci filtre: Gerçek filtresi... Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam olarak gerçek olduğundan emin misin?”


Adam: “Hayır, aslında bunu sadece duydum.”
“Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun.
Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, yani iyilik filtresini...
"Arkadaşın hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi?”
“Hayır, tam tersi” diye cevap verir adam
Sokrates: “Öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin.
Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.
İşe yararlılık filtresi; bana arkadaşın hakkında söyleyeceğin şey benim için yararlı mı?” diye sorar.
Adam şaşırarak: “Hayır! Gerçekten de değil!”


Sokrates: “İyi o zaman. Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve yararlı değilse, bana niye söyleyesin ki!

14 Ağustos 2018 Salı

Tosuncuk Olarak Bilinen Mehmet Aydın'dan Ülkeye Dönüş Sinyalleri



Türkiye'de binlerce kişinin mağdur olmasına neden olan sanal çiftlik oyunu ile insanları dolandıran Mehmet Aydın 20 Mart 2018 tarihinde yayınladığı ses kaydıyla 2-3 yıl içerisinde Türkiye'ye geri dönebileceğini belirtmişti.


Mehmet Aydın 2 ya da 3 yıl içerisinde dolandırdığı üyelerine paralarını geri verme sözü verdi.
Her zaman söylediğim bir söz var. Eski videolarımı izlerseniz görürsünüz. Ticaret yapıyoruz kar da var zarar da ve bir gün batarsa şirketin tüm varlıkları üyelerimizindir. Böyle bir sözüm var şu anda. Benim sözüm söz. Devlet zaten tüm mal varlıklarına el koydu, tüm mal varlıklarını satarak insanlara iadelerini yapacaktır. Kalan kişiler de benim sözümdür. Mehmet Aydın’ın sözüdür kalan kişilerin ödemeleri de Bitcoin ile mevcut üretimlerimizden yapılacaktır. Herkese geçmiş olsun diyorum, büyük geçmiş olsun diyorum. Sistemdeki herkes bizim ortağımız ,kara da zarara da hepimiz ortaktık ama işin sonunda sadece ben ve ekibim zarar gördü. Üyelerimiz zarar görmediği için bizi suçladılar ama bütün iadeleri yapacağım onda hiç şüpheniz olmasın ama 2 yıl sürer ama 3 yıl sürer bir şekilde yapacağım. Herkese sevgiler, saygılar, görüşmek üzere

Türkiye'de Dövizin hızlı yükselişi ve Dünyadaki BITCOIN kullanımındaki artış ve TL karşısındaki değer kazanımı ile yapılan Bitcoin Mining üzerinden kazanç sağlamaya devam ettiği ve Youtube üzerinden yayılan bu video ile gösterilen BTC Mining tesisleriyle üretim yapmaya devam ettiği belirtilmektedir.

Çiftlik Bank ve şubelerine açılan icra davalarında sonuç alınamaması ve davacıların dolandırılmasının yanı sıra ek mahkeme masrafları ve fırsatçı avukatlar ile maddi kayıp içerisinde olmaya devam ettiği görülmektedir.

Türkiye'den kaçan Tosuncuk için hiçbir yaptırım ve işlem yapılmaması da mağdur olanlar için acı bir durumdur.




16 Mart 2018 Cuma

Kolay Kazanılacağı Düşünülen Paralar

Dolandırıcılar için en kolay hedef alınan ve çok kolay dolandırılan kişiler kimlerdir?
  • Kendini çok akıllı zannedenler; Kendini akıllı olarak görüp kimsenin fikrine değer vermeyenler çok kolay dolandırılır. Birkaç yem verip sonra haklısın, çok doğru gibi sırt sıvazlayan sözlerle insanların saçma sapan olan ama yatırım gibi görünen şeylere para yatırıp batan gemiye bakar gibi bakmasını sağlayabilirsiniz.
  • Sabit Geliri Olan Kişiler; Sürekli aynı maaşı alan ve ek çalışma, ek iş yapmak yerine sabit gelirini kazanmış gibi gösterip kredi almaya, elinde avucundakini vermeye razı olan kişilerdir. Bu kişiler parayı zor kazanmış ise kolay oltaya gelmez. Fakat çalıştığı işte aslında pek bir iş yapmadığını ve havadan kazanır gibi para kazandığını düşünüyorsa kolay yatırım yapıp hayallerini kısa sürede yaşamak isterler... Vergi dairesi çalışanları, özel şirkette boş işler müdürleri, saçma sapan işler yaptığını düşünerek çalıştığı kuruma aidiyet duygusu olmayan kişiler
  • Zaman Kaygısıyla Bir An Önce Hayata Atılmak İsteyenler; Elinde avucunda bir şey olmayıp ama etrafından "bir işe yaramadın, hep zararsın, masraftan başka bir şey değilsin" gibi kişiye psikolojik baskı yapılması sonucunda veya kişinin bu şekilde kendini aşağılık psikolojisi içerisine sokması nedeniyle etrafında algıları açıktır. Kolay para dediğinizde bu kişi hemen sizin yanınıza gelecektir.
  • Arkadaş kurbanları; Arkadaşlarına güvenerek dolandırıcılığın kapsamlı olduğunu görüp sürü psikolojisi içerisinde kendisini sürüye sokarak sorumluluğu sürüye dağıtıp kendisini rahatlatan kişilerdir. Örneğin Çiftlik bank vakası, Mehmet Aydın, Jet Fadıl, Fadıl Akgündüz mudileri... Yatırım yapanların açıklamaları kısaca "Bu kadar insan aptal olamaz dedik ve yatırım yaptık..."
  • Açgözlü olanlar; açgözlü ancak düşünmeyi başkalarına bırakan kişiler hem dolandırılmayı hak eden, hem de en kolay dolandırılanlardır. :)
Siz kendinizi nerde buldunuz :)

7 Temmuz 2015 Salı

ORTADOĞU’DA NE OLUYOR; TÜRKİYE NE YAPIYOR


“Türkler bize ihanet etti... Kürtler bize sadık... 
Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurulmalıdır. 
Kurulacak bağımsız Kürt devleti; 
Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den toprak almalıdır. 
Bu devlet Bulgaristan’dan Japonya’ya kadar uzanan 
bölgede en Amerikan yanlısı ülke olacaktır”.                                                                                                   
Ralph Peters -American Enterprise lnstitute Üyesi 
Armed Forces Journal


Seçimlerden hemen sonra Türkiye’de yeni bir tartışma kampanyası başlatıldı. 
Yazılı ve görsel basının seçim öncesi uyguladığı yayın politikası başarılı olmuş;
“yaşamsal önemde”, “kırılma noktası”, “özgürlük umudu” gibi yaymacayla (propagandayla) seçime gidilmiş, 
seçmen etkilenerek, Kürt ayrılıkçılığının yasal kolu HDP’nin barajı geçmesi sağlanmıştı. 
Seçimden sonra; Diyarbakır’da patlatılan bomba, Doğu ve Güneydoğu’daki seçim güvenliği 
ya da seçmenlere Doğuda uygulanan sandık terörü hiç konuşulmadı.
Seçim hedefine kolay ulaşanlar; şimdi Suriye’nin Kuzeyini, İŞİD’i, PYD’yi, ABD’nin tavrını tartışıyor. 
Kitle etkileşiminde uzmanlaşmış profesyonel televizyon konuşucuları, 
halkın kafasını karıştıran düzeysiz yorumlar yapıyor. 
Dış isteklerin tümünü kabul edip uygulayan, bu nedenle gelinen noktanın sorumluluğunu taşıyanlar, 
inandırıcılığı olmayan açıklamalar yapıyor. 
Yandaş basın milliyetçi olmuş, ülke çıkarlarından, sınırdaki tehlikelerden söz ediyor. 
Suriye sınırına askeri araçlar gönderiliyor. Yapılanlar ABD’ye bildiriliyor, olası girişimler için izin isteniyor.
Bunlar ne anlama geliyor? Ortadoğu’da neler oluyor? ABD’nin amacı ne? 
Medyada söylendiği gibi, ABD İŞİD’le mücadele edip bölgeye istikrar mı getiriyor? 
Bölgede geçici olarak mı bulunuyor?
Soruların tasarlanmış ilkelliği nedensiz değil. Gerçeği gizleyip yanlışı yaymanın etkili bir yöntemi bu. 
Ortadoğu’da olanları ve olacakları görmek için, televizyonlardaki kahvehane sohbetlerine gerek yok. 
Fazla bilgili olmak ya da “stratejist” olmak da gerekmiyor. Yaşananları izlemek yeter.
Amerikalılar, Ortadoğu’ya nasıl baktıklarını ve ne yapacaklarını yirmi yıldır açıklayıp duruyor. 
1997’de hazırlanan ve gelecekteki yüz yılı kapsayan, “Yeni Bir Yüzyıl İçin ABD Ulusal Stratejisi” 
(azgelişmiş ülkelere ulusçuluğu yasaklayanlar kendilerine yüz yıllık ulusal strateji hazırlıyor), 
Ortadoğu ve Pasifik’e yaşamsal düzeyde önem veriyor. ABD’nin (ve AB’nin) Ortadoğu’ya yönelik tutumu, 
yüzyıllık emperyalist politikanın günümüzdeki versiyonunu oluşturuyor. 
Şimdi belgenin içi dolduruluyor ve tasarımlar izlenceye (programa) dönüştürülüyor.
ABD yöneticileri, Ortadoğu’ya yönelik görüşlerini, özellikle 2003’ten sonra ard arda açıkladılar. 
Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice’ın 7 Ağustos 2003’te, Washington Post’ta yayımlanan yazısı, 
Dışişleri Bakanı Colin Powel’in 3 Kasım 2003’te yaptığı açıklama, 
Başkan George W.Bush’un 6 Kasım 2003’te yaptığı, “Ortadoğu’yu Özgürleştirme Stratejisi” 
adlı konuşma ve Dick Cheney’in Davos konuşması; uygulamalarına başlanmış olan 
Büyük Ortadoğu Projesi’nin dünyaya duyurulmasıydı.
Açıklamalardaki ortak görüş; “özgür olmayan, geri kalmış ülkelere demokrasi götürmek, 
sınırlardaki hukuk ihlallerini ‘önlemek’”, “dinsel ve ulusal azınlıkların kendi kaderini belirlemesini sağlamak”, 
“bölgeyi zehirleyen yanlış ideolojileri bastırmak” ya da “geri kalmış ülkelerde eğitimi geliştirmek”1 gibi, 
yaymaca amaçlı, bilinen Amerikan söylemleriydi. Ortadoğu’ya refah ve uygarlık götürülecek, 
böylece dünya barışına katkı sağlanacaktı.
Cheney’in söylemine göre; Ortadoğu’da etnik kökenli yeni bölge ve devletler oluşturulacak,
“Suudi Arabistan, Suriye, Irak’ın bir bölümü ve Lübnan’ı” içine alan ve “Haşimi Krallığı” adı verilen yeni bir 
“krallık” kurulacaktı. Sünni Ortadoğu Arapları bu devlet içinde toplanacaktı. 
“Birinci Dünya Savaşı sonrasında belirlenen yapay sınırları” ortadan kaldıran ve nüfusunun tümü 
Sünni olan bu türdeş (homojen) devlet aynı zamanda “etnik sorunların çözme yeteneğinde” olacaktı.
“Irak Kürdistanı”’nda (Kuzey Irak) ilk aşamada etnik türdeşliğe sahip bir “Kürt devleti yaratılacak”, 
bu devletin sınırları daha sonra “Suriye ve İran’ın içlerine dek” uzanacaktır. 
İsrail, “olması gereken sınırlara dek genişleyecek” yeni sınırlar içinde kalan Araplar, 
kurallara uymak koşuluyla yerlerinde kalabilecek ya da “Haşimi Krallığı’na giderek onun vatandaşı olacaklardır”2.
Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin Ortadoğu politikası, özellikle Suriye’ye yönelik tutumları, 
Cheney’in sözünü ettiğiSunni Krallık ereğiyle anlam bulmaktadır. 
BOP Eşbaşkanlığı, Sunni terör kümelerine yardım, bunları eğitme, 
Esad’ı devirme türünden girişimler; ABD’nin bölge için çizdiği etnik haritanın gerçekleştirilmesinde görev almanın göstergeleridir.

“Ortadoğu'ya Hızlı Müdahale”

ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı Douglas Feith, 2 Temmuz 2004’te yaptığı açıklamada, 
Ortadoğu’ya daha çok askeri güç ayıracaklarını söyleyerek, yalnızca İran ya da Suriye’ye değil, başta 
Türkiye olmak üzere yardımını istediği bölge ülkelerinin tümüne gözdağı verdi. Feith, 
Asya’ya yeni hava ve deniz birlikleri getirileceğini, var olan birliklerin Avrupa’dakilerle birlikte özel olarak 
eğitileceğini ve bunların tümünün Ortadoğu’ya yönlendirileceğini açıklıyor, şunları söylüyordu: 
“Asya’ya ek deniz ve hava yetenekleri getirmeyi planlıyoruz. 
Japonya ve Kore’deki karargah ve üslerimizi, etkinliklerini arttırarak, bölgesel ve küresel hareketlere 
katılacak biçimde sürelerini uzatmayı tasarlıyoruz. 
Avrupa’daki konumlanmamız; daha hafif ve kolay konuşlanabilir kara yeteneklerini, 
öncü hava ve deniz güçlerini, gelişmiş eğitim yeteneklerini ve güçlendirilmiş 
özel operasyon güçlerini kapsamaktadır. Bunların tümü, Ortadoğu ve diğer sıcak noktalara 
hızla ulaştırılabilecek biçimde konumlandırılacaktır. ‘Sonsuz Özgürlük ve Irak’ın Özgürleştirilmesi’ 
operasyonunda, ABD güçlerine yeni olanaklar sağlayan Ortadoğu ülkelerinden sağladıkları 
olanakları genişleterek sürdürmelerini istiyoruz”3.

“Türkiye Merkez Üs”

Türkiye’nin BOP için giderek artan önemi, birçok ABD yetkilisi tarafından kerelerce dile getirilmiştir. 
Bunlara 2004’te, NATO Genel Sekreter Yardımcısı Jamie Shea da katıldı. Shea, 29 Haziran 2004’te 
Türk askeri yetkililerinin Büyük Ortadoğu Projesi’ne yönelttiği, “Türkiye hedef ülkelerle değil, 
Avrupa ülkeleriyle birlikte değerlendirilmelidir”4 eleştirisine yanıt niteliğinde bir açıklama yaptı. 
Açıklamada, Türkiye’nin, “cephe ülkesi” değil, “köprülerin inşa edildiği” bir yerde “merkez üssü” bir ülke 
olduğu ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin “Türkiye’siz kurulması” nın mümkün olmadığı söyleniyordu. 
Shea şöyle diyordu: “Türkiye’ye ‘cephe ülkesi’ demek, bölünmüş bir dünyanın ucunda olduğunu 
söylemektir. Bunun doğru bir benzetme olduğunu düşünmüyorum. 
Türkiye için merkez üssü kavramını tercih ederim. 
Türkiye, bölünmüşlük ifade eden duvarların sınırında bir ülke değil, köprülerin inşa edildiği yerde bulunuyor. 
NATO’nun (ABD’nin diye okuyunuz y.n.), dünyanın gerisiyle kurmak istediği köprüleri, 
Türkiye’siz kurması mümkün değildir”5.

Emperyalizmin Ereği

ABD’nin amacı enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını ele geçirmek, bunun için Ortadoğu’ya, 
bağlı olarak da dünyaya egemen olmaktır. Sözcüklerle gizlenmeye artık gerek duyulmayan bu amaç, 
yarattığı sonuçlarla yaşanan gerçeklik durumuna gelmiştir. 
Washington’un “nükleer füzyon ve elektrikle işleyen arabalar petrolü tahtından indirene kadar 
stratejik önemini koruyacak” dediği Ortadoğu’ya, ABD’nin kesin olarak gereksinimi vardır. 
Bu nedenle, Ortadoğu’ya egemen olmak için her yolu deneyecek, şiddetin her türünü kullanacaktır.
ABD, Ortadoğu’ya olan gereksinimin 2050 yılına dek süreceğinin açıklamıştır. 
Yeniden çizilen haritalar, savaşlar ve kitlesel kırımlar bölge ülkelerini nelerin beklediğini göstermektedir. 
Ortadoğu’ya; “diplomatik antlaşmalarla”, olmazsa “askeri yöntemlerle” ve “işbirlikçi ülkeler ya da kümeler” 
kullanılarak egemen olunacaktır. “Demokrasi ve insan haklarını geliştirme”, geri kalmış 
Müslüman ülkelere “eğitim ve uygarlık götürme” söylemleriyle yapılacak yıkıcı girişim, 
yüzlerce yılda oluşan toplumsal dengeleri bozacak, yeraltı yerüstü varsıllığına elkonulan ülkelere, 
yoksulluk ve acıdan başka birşey getirmeyecektir. Tasarlanan egemenlik gerçekleştirilirse, 
bu ülkeleri işbirlikçiler aracılığıyla yönetmek, onlar göre Amerika’yı yönetmekten daha kolay olacaktır.
İşbirlikçi olmayan ve ekonomik bağımsızlığı amaçlayan ülke yöneticileri, 
ABD’ye göre, etkisizleştirilmesi gereken “istikrarsızlık unsurları” ya da “terör destekçileridir.” 
İstihbarat örgütlerince el altından desteklenip beslenen ve gerektiği zaman kullanılan “terör”, büyük 
devlet politikalarındaki önemli yerini korumakta ve azgelişmiş ülkelere saldırı gerekçesi olarak geliştirilmektedir.

İsrail ve Türkiye

Amerikalı yetkililer, Türkiye’yi o denli dirençsiz, kendilerini o denli egemen görmektedirler ki, 
Ortadoğu’ya, bağlı olarak Türkiye’ye yönelik düşüncelerini açıklamaktan çekinmemektedirler. 
Gerçek amaçlarını diplomatik söylemler içinde artık gizlemiyor, olduğu gibi söylüyorlar. 
ABD Başkanı George W.Bush’un danışmanı, ünlü stratejist James Blackwel bunlardan biridir.
Blackwel, ABD Senatosu’nda Ortadoğu ile ilgili yaptığı konuşmada, buradaki ülkelerini 
Güliver (büyükler) ve Liluputlar(cüceler) benzetmeleriyle ikiye ayırıyor ve şunları söylüyor: 
“Baylar, Büyük Ortadoğu Projesi’ni size hepimizin bildiği bir masaldan esinlenerek anlatacağım. 
Ortadoğu Güliver ve Liluput ülkelerden oluşmaktadır. Liluput ülkeleri; korku ve endişe içindeki Katar, 
Küveyt, Bahreyn, BAE ile arzu ve ümit sahibi Suudi Arabistan, Libya, Fas, Tunus, Cezayir olarak ikiye ayrılır. 
Ortadoğu’daki Güliver ülkeler ise; İsrail, Türkiye, Mısır, Suriye, İran ve Irak’tır. 
Birleşik Devletlerin menfaatı için bölgede tek bir Güliver bırakılmalı, o da İsrail olmalıdır. 
Mevcut diğer beş Güliver ülkesi etnik ve dini temelde bölünmeli ve ana gövdeleri ikinci gurup ülkeler, 
parçaları ilk gurup ülkeler haline getirilmelidir"6.

“En Amerikan Yanlısı Devlet” : Kürdistan

Kürt devletinin kurulmasına Batının verdiği desteğin amacı ve beklentisi konusunda pek çok açıklama ve uygulama vardır. Bunlardan yalnızca Ralph Peters’ın açıklamalarına bakmak, emperyalizmin bölgeye yönelik Kürt politikasını görmek için yeterlidir.
Ralph Peters, sıradan bir Amerikalı değildir. ABD hükümetlerine danışmanlık yapan, Pentagon’un resmi yayın organı Armed Forces Journal’da araştırmaları yayınlanan, American Enterprise lnstitute üyesi emekli bir subaydır. “Türkler bize ihanet etti... Kürtler bize sadık... Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurulmalıdır”7 diyen Ralph Peters, Armed Forces Journal’da Ortadoğu’yu 22 yeni devlete bölen ünlü haritayı yayınlıyor ve “Kanlı Sınırlar” başlıklı bir yazı kaleme alarak, kurulacak Kürt devletinin niteliği konusunda şunları söylüyor: “Kurulacak bağımsız Kürt devleti; Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den toprak almalıdır. Bu devlet Bulgaristan’dan Japonya’ya kadar uzanan bölgede en Amerikan yanlısı ülke olacaktır”8.

Türkiye ve Gelecek

Türkiye, yalnızca yakın çevresi ve bölgesi için değil “küreselleşen dünya” için de önemli bir ülkedir. Coğrafyası ve sahip olduğu değerleriyle, Doğu-Batı ilişkilerine, geçmişte olduğu gibi bugün de yön verme konumundadır. Güçlü bir ülkedir ancak gücünü kendisi için kullanamamaktadır. ABD ve AB, bu gücü en ucuz biçimde kullanmanın peşindedir. Batı, son bin yıldır kendisi için“sorun olan ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan” Türklerin Anadolu’daki egemenliğinden kurtulmak istemektedir. Bu istek basında,“Türkiye Türkler’e bırakılmayacak kadar değerli bir ülkedir” diye yer almıştır.9
Sözdinlerlik ve tek yanlı bağlılık Batıya artık yetmemektedir. Türkiye’nin, 776 bin kilometrekare toprağı ve ulus-devlet yapısıyla varlığına son verilmek istenmektedir. Bu amaç yönünde oldukça yol alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde olduğu gibi, parçalanma koşulları olgunlaşmaktadır. Dağılmanın en zahmetsiz olacağı anda uygulamaya geçilecektir. Büyük Ortadoğu Projesi, bu gidişin en önemli aşamasıdır.

Ülkeyi Yönetenler

Parçalanmanın ön uygulamaları başlamıştır. Türkiye Washington ve Brüksel’den yönetilen bir ülke durumuna gelmiştir. Dış istekler, sorgulanmadan ve tümüyle yerine getirilmektedir. Ulusların kaderlerini tayin hakkı yerine halkların ve toplulukların kaderlerini tayin hakkı yasalaştırılmıştır (İkiz Yasalar). İktidar ve muhalefet AB Özerklik Şartındaki çekincenin kaldırılacağını söylemektedir.
Doğu ve Güneydoğu adeta terkedilmiş, ordu kışlasından çıkamamaktadır. Kurmaca bir seçim yapılmış, milyonlarca insan silahlı korkutmayla sandığa götürülmüştür. Limanlar ve hava alanlarında yabancıların silahlı güç bulundurması kabul edilmiştir. Suriye’yi kana bulayan terör kümeleri eğitilmekte ve silahlandırılmaktadır. Yabancıların toprak satınalması hızla sürmektedir.
Ayrılıkçı devinim siyasileşmiştir. Doğuda mahkemeler kurulup vergi toplanmaktadır. Ordunun küçültülmesi, yerel yönetimcilik, “Ilımlı İslam”, devlet biçiminin değiştirilmesi tartışmaları, gelinen yeri açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye, eğer önlem alınmazsa, kısa bir süre içinde, ulusal direncini tümüyle yitirecek ve belki de dış karışmaya bile gerek kalmadan kendiliğinden dağılacaktır.

Sorunu Yaratan Sorun Çözemez

Büyük Ortadoğu Projesi’ne destek vermenin Türkiye’nin karşısına çıkaracağı sorunlar, sorumluluğunu hiçbir kişi ya da kurumun yüklenemeyeceği kadar ağırdır. Türkiye’nin gücünü, hangi gerekçeyle olursa olsun, ABD ve İsrail politikalarına alet edenler, Türk halkının olduğu kadar bölge halklarının da nefretini kazanacaktır. Türkiye, Ortadoğu’nun yoksul Müslüman halklarına yönelen emperyalist saldırıya katılır ya da destek olmayı sürdürürse, yalnızca toplumsal değerlerini değil, onunla birlikte, emperyalizme karşı savaşımıyla elde ettiği ulusal varlığını da yitirecektir.
Son günlerde dile getirilen; “Türkiye’nin Güneyinde devlet kurulmasına bedeli ne olursa olsun izin vermeyiz” türünden sözlerin bir değeri yoktur. Yandaş medyadaki söylem değişikliği, sınıra araç gönderme ve hatta sınır dışı küçük bir eylemce (harekat) iç politikaya yönelik göstermelik girişimlerdir. Mecliste azınlığa düşen AKP, olası bir yolsuzluk soruşturmasından kurtulmak için, sınırdışı bir eylemceyi gündeme getirmektedir. Oysa gelinen noktanın sorumlusu AKP'dir. Bitirilmiş olan ayrılıkçı terörü canlandıran politikalar yürütmüş, askeri kışlasına kapatmış, çözüm süreci adını verdiği uygulamalarla bugünü hazırlamıştır. Sorunu yaratan, sorun çözücü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çok tehlikeli bir durumdur.
Türkiye, varlığıyla ilgili ağır bir tehdit altındadır. Batının, özellikle ABD’nin Ortadoğu’dan uzak durması mümkün değil. Bu bölgede bağımsız ülke olarak politika yürütmek, güçlü olmayı ve ödünsüz yurtsever olmayı gerektirir. Bölge ülkeleriyle birlikte davranmayı zorunlu kılar. "Ülkeyi satmakla mükellefim" diyenlerin, iç politika unsuru olarak girişeceği ABD'den izinli bir dış karışma, üniter devlet yapısı için sonun başlangıcı olacaktır. Ulusal eylem, özellikle askeri girişim, niteliğine uygun önderlik gerektirir. Emperyalizme direnmek ve politikasını geçersiz kılmak, yüksek yurt sevgisi, kararlılık ve anti-emperyalist bilinç ister. İşbirlikçinin, işbirlikçiliğini yaptığı güce karşı direnmesi, şimdiye dek görülmedi. Türkiye’yi içinde bulunduğu tehlikeden, günümüz koşullarını bilen, Atatürkçülüğü kavramış kadrolar kurtarabilir. Sorun çözecek dış eylemi ancak onlar başarabilir.

DİPNOTLAR

1 “Büyük Ortadoğu Projesi” K.Evcioğlu, 2.Bas., Umay Yay., İzmir-2005, sf.115
2 a.g.e. sf. 116
3 “Washington Dünyayı Kontrol Edecek” a.g.g. 03.07.2004
4 Cumhuriyet, 07.04.2004
5 “Türkiye Merkez Üs” Nilgün Cerrahoğlu, a.g.g. 30.06.2004
6 httb: // www.İnternetajans . com/default.asp NİD
7 “Parçalama Planı”, Cumhuriyet 07.07.2006
8 a.g.g. 07.07.2006
9 Posta Gazetesi, 13.01.2000